Hallac-ı Mansur (857-922)14 Nov 2013
Asıl adı Ebul Muğis el-Hüseyin Bin Mansur el-Hallac olan bu büyük düşünür, 857 yılında İran’ın Tur kasabasında doğdu. Çocuk yaşlarından itibaren Tasavvuf eğitimi alan Hallac-ı Mansur, yetkinlik döneminde gittiği Huzistan’da, Tanrı’yla birleşme ve Onda eriyerek, O olmanın yolunu öğretmek için çeşitli konuşmalar yaptı. Huzistan’da kaldığı süre içinde, çevresinde birçok mürit ve bir o kadar da düşman toplandı. Kendisini sapkınlıkla suçlamaları ve halkı kışkırtmaları yüzünden oradan ayrılarak Horasan taraflarına gitti.
Tanrı’ya ancak, aşk yoluyla ulaşılabileceğini söyleyen Hallac-ı Mansur. İslam peygamberi Hz Muhammed’i anlatırken şöyle diyordu “ O kendi içinde gördüğünden başka hiçbir şey bildirmedi. Kendisi Tanrı’nın varlığında bulunurken, başkalarını da Tanrı’nın varlığına kavuşturdu. Gördü ve gördüğüne benzedi. Yol gösterici bir ışık olarak bırakıldı, böylece rehberliğinin sınırları belirlendi”
Horasan’da kaldığı beş yıl boyunca düşüncelerini anlatıp, görüşlerini yayan Mansur. Oradan Bağdat’a gelerek, dört yüz kişilik mürit grubuyla Mekke’ye gitti. Mekke’de büyücülükle suçlanan Hallac-ı Mansur, Hindistan ve Türkistan’ı da içeren uzun bir yolculuğa çıktı.
902 yılında yeniden döndüğü Mekke’de Arafat’a çıkarak, Tanrı’dan; bütün Müslümanların kendisini aşağılamasını ve kendi cemaati uğruna lanetlenmiş olarak, ölmek istediğini söyledi. Kabe’de ise Ey Müslümanlar beni Tanrı’dan kurtarınız, Tanrı benim kanımı size helal etmiştir, beni öldürünüz diye haykırarak Enel Hak (Ben Tanrı’yım) dedi.
Müritleriyle birlikte kendisi de tutuklanan Hallac-ı Mansur dokuz yıl süreyle hapiste kaldı, bu süre içinde “Tavasin al Azal ve Mirac adlı eserlerini yazdı. 922 yılında yeniden yargılanan Hallac-ı Mansur, mucizeler göstermek, Tanrının gücünü ele geçirip kötü amaçla kullanmak, Tanrı’yla İnsan arasında, Aşk bağlantısı kurulabileceğini öne sürmekle suçlanarak, idam edildi.
Alevi inancının Mansur dar’ı olarak Ayni Cem’lerinde andığı gibi, kendisini önce astılar, sonra başını kesip bedenini yaktılar ve bir minareden, küllerini Dicle Nehrine savurdular.
İslam Tasavvuf yazını ve düşünce dünyasında büyük etkisi olan Hallac-ı Mansur, kendisinden yüzlerce yıl sonrakileri dahi etkilemeye devam etti. Bunlar arasında; Ferideddin Attar, Hacı Bektaşi Veli, Mevlana, Yunus Emre, Nesimi, Pir Sultan Abdal ve Kaygusuz Abdal çok bilinen isimlerden bazılarıdır. Sözü, bu büyük İnsanın kendisiyle bitirelim.
Kainat’ta Tanrı’dan başka hiçbir varlık yoktur. (Varlığın Birliği – Z.C.) Onun için ben filancayım demek,Tanrı’nın karşısına ayrı bir varlık olarak çıkmaya çalışmaktır ve bu yanlıştır; bu yüzden, ben Tanrı’yım demek gerekir. ENEL HAK..!
|